Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu'nda Zulmü Gözler Önüne Serdi!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Gazze'deki günlük yaşamı temsil eden bir fotoğraf gösterdi ve "2025'te böyle bir acımasızlık meşru olabilir mi?" diye sordu. Dünya liderlerine seslenerek, "Bugün Filistinli mazlumların yanında durma günüdür." diyerek önemli bir mesaj iletti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda gerçekleştirdiği konuşmasında dikkate değer açıklamalar yaptı. Erdoğan, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın toplantıda yer almamasından duyduğu üzüntüyü ifade ederek, "Filistin halkının sesi olacağız." ifadelerine yer verdi.
Erdoğan, Gazze'deki günlük yaşamı gösteren bir fotoğrafı paylaşarak, "Ellerinde leğen bulunan kadınlar. Hepimiz kendimize dönüp bu duruma cevap vermeliyiz. 2025 yılında böyle bir acımasızlığın açıklaması ne olabilir? İnsanlık adına bu utanç verici tablo, Gazze'de 23 aydır sürekli olarak tekrarlanıyor." şeklinde konuştu.

Erdoğan'ın konuşmalarından öne çıkan başlıklar şunlardır:
"İnsanlığın ortak vicdanını ifade eden bu platformda sizlere hitap etmek benim için mutluluk kaynağı. Burada, kendi vatandaşlarımızla birlikte sesi kısılan Filistin halkına destek vermek amacıyla bulunuyoruz. Filistin Devleti'ni tanıyan tüm ülkelerimize teşekkür ederken, bu kararı henüz almayan devletleri de hareket geçmeye davet ediyorum.
"GAZZE'DE 700 GÜNDEN FAZLA BİR SOYKIRIM SÜRGÜNÜ VAR"
Gazze'de gözlerimizin önünde 700 günden fazla bir süredir soykırım yaşanmakta. Toplantı sırasında bile sivil insanlar katledilmeye devam ediyor. Gazze'de hayatını kaybeden sivil sayısı 65 bini geçti, altında kaç cenaze olduğu ise bilinmiyor. İsrail, son 23 aydır her saat bir çocuğu acımasızca hayattan koparıyor. Bunlar sadece rakam değil, her biri birer can, birer masum bireydir.
"ÇOCUKLAR ANESTEZİSİZ AMPUTE EDİLİYOR"
365 kilometrekarelik alanda yaşayan 2,5 milyon Gazzeli her gün yer değiştirmek zorunda kalıyor. Henüz 2-3 yaşında, uzuvları olmayan masum çocuklar bugün Gazze'nin sıradan bir manzarası haline geldi. Bir çocuğun küçük bir dikenle yaralandığında ailelerinin yüreği yanıyor; fakat Gazze'de çocuklar anestezi yapılmadan bacak, kol kaybetmekte. Bu, insanlık açısından bir uç noktadır. Böyle bir duruma hangi vicdan dayanabilir? Açlıktan ve ilaçsızlıktan hayatlarını kaybeden çocukların bulunduğu bir dünyada huzur sağlanabilir mi?

"İNSANLIK TARİHİ SON YÜZYILDA BÖYLE BİR VAHŞET GÖRMEDİ"
İsrail, 250 gazeteciyi planlı bir şekilde öldürürken, yine de soykırımı gizlemeyi başaramadı. İnsanlık tarihi son yüz yılda böyle bir zulme şahit olmamıştır. Bu, terörle mücadele değildir; 7 Ekim'deki olay bahane edilerek yürütülen bir işgal, tehcir, soykırım, kısacası bir kitlesel imha politikasıdır. İsrail, Gazze ve Batı Şeria ile sınırlı kalmıyor; Suriye, İran, Yemen ve Lübnan’a yönelik saldırılarla bölgedeki barışın da altını oyuyor.
"BM GAZZE'DE KENDİ ÇALIŞANLARINI BİLE KORUYAMADI"
Gazze'ye yapılan tüm giriş yollarını kapattı ama yine de soykırımı gizlemeyi başaramadı. Filistin topraklarındaki soykırıma sürekli olarak dikkat çeken Genel Sekreter Guterres'i yürekten destekliyorum ve cesareti için kendisini kutluyorum. Ancak Birleşmiş Milletler, maalesef Gazze'de kendi çalışanlarını koruyamadı. Gazze’de yardım için çalışan 500 kişi yaşamını yitirdi ve bunların 326'sı BM personelidir.
"GAZZE TOPRAĞI İŞE YARAMAZ HALE GELİYOR"
Bakın, soykırım, Holokost gibi insanların kitlesel imhasını amaçlayan, utanç verici ve insani değerlerden uzak bir kavramdır. Ancak bugün Gazze'de sadece insanlar değil, hayvanlar da hedef alınıyor. Tarım alanları, bahçeler, asırlık zeytin ağaçları yok ediliyor, su kaynakları kirletiliyor. Evler, hastaneler, okullar, kütüphaneler, camiler, kiliseler ve tarihi yapılar kasıtlı bir şekilde yıkılıyor. Gazze'nin toprakları, insanlara, hayvanlara ve bitkilere değer taşıyamaz hale getiriliyor.
"GAZZE'DE İKİ TARAFTI KONUŞMAK MÜMKÜN DEĞİL"
Şimdi size başka bir fotoğraf sunuyorum. Bu fotoğrafın güvenlik arayışıyla ne ilgisi var, merak ediyorum? Bunun adı insanlığa düşmanlık, hayata karşı bir düşmanlık değil midir?

Buradan açıkça ifade ediyorum: Gazze'de bir savaş mevcut değil. Gazze’de iki taraftan söz edilemez. Burada bir tarafta en modern, en yıkıcı silahlara sahip düzenli bir ordu, diğer tarafta ise masum siviller ve çocuklar vardır. Bu, terörle mücadele olarak adlandırılamaz; 7 Ekim olayı bahanesiyle yürütülen bir işgal, sürgün, soykırım, kısacası bir kitlesel kıyım politikasıdır. Gazze, Hamas mazeretiyle yok edilirken, Hamas’ın kontrolünde olmadığı Batı Şeria da adım adım işgal altında, burada da masum siviller infaz edilmektedir.
"KATAR SALDIRISI, İSRAİL'İN KONTROLÜ KAYBETTİĞİNİ GÖSTERDİ"
Üstelik İsrail, Gazze ve Batı Şeria ile sınırlı kalmıyor; Suriye, İran, Yemen ve Lübnan’a yönelik saldırılarla da bölge barışını tehdit ediyor. Son olarak, arabulucu ülke Katar'da ateşkes müzakereleri yürüten heyete yönelik bir saldırı gerçekleşmiştir. Bu saldırı, İsrail yönetiminin tamamen kontrolü kaybettiğinin göstergesidir. Netanyahu'nun barış yapma ya da rehineleri kurtarma niyetinin olmadığı bir kez daha anlaşılmıştır. Ortadoğu bölgesindeki tüm ülkeler İsrail hükümetinin pervasız tehditlerine muhatap olmaktadır.
"İSRAİL'İN SALDIRGANLIĞI DEĞERLERİ SAKATLAMAKTA"
Şunu da belirtmekte fayda var ki: İsrail’in artan saldırganlığı, Avrupa ve Batı'daki İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan değerleri ciddi şekilde sarsmaktadır. Temel insan hakları; ifade, basın, gösteri özgürlüğü ile kadın ve çocuk hakları, demokrasi, eşitlik ve adalet gibi kavramlar adeta rafa kaldırılmış durumda. Gelinen noktada, bu gerçeği görmemiz gerekiyor. "Vadedilmiş topraklar" saplantısıyla hareket eden İsrail yönetimi, yayılmacı politikasıyla bölge barışına ve insanlığın ortak kazanımlarına zarar vermektedir.

"BU VAHŞET ARTIK SÜREMEZ"
Üç dinin kutsal mekanı olan Kudüs, insanlığın ortak mirasıdır ve bu radikalizmin hedefindedir. Bu durumdan vicdan sahibi Yahudiler dahi rahatsızdır; bu, tüm dünyada antisemitizmi körükleyen bir cinayet haline gelmiştir ve artık daha fazla devam edemez.
Gazze'de geçici bir ateşkes sağlanmalı, saldırılara son verilmeli ve insani yardımların serbestçe ulaşması sağlanmalıdır. Soykırım uygulayanların uluslararası hukuk önünde hesabını vermesi garanti altına alınmalıdır. İnşallah, bu mutlaka gerçekleşecektir. Gazze'de yaşanan vahşete karşı sesini yükseltmeyen herkes, bu durumun sorumluluğunu taşımaktadır.
"DİMDİK DURMA GÜNÜDÜR"
Burası tüm ülke ve devlet başkanlarına içten bir çağrıdır: Gün, insanlık adına Filistinli mazlumların yanında durma günüdür. Halklarınız Gazze'deki barbarlığa karşı seslerini yükseltirken, siz de cesur adımlar atın. Çocukların, ebeveynlik yapanların yaşadığı Gazze'ye karşı insanlık görevinizi yerine getirin. Bu vesileyle, dünyanın dört bir yanındaki insanları Gazzeli mazlumlara destek vermek için meydanları dolduran; sanatçısından akademisyenine, siyasetçisinden aktivistine kadar tüm Filistin savunucularına en samimi selamlarımı iletiyorum.

"SURİYE HALKINA BAŞARILAR DİLİYORUM"
Üzerinden 13 yıl geçmiş olmasına rağmen, bu kürsüden Suriye'deki zulüm ve çatışmalar hakkında sizleri bilgilendirmeye devam ettim. Bugün Gazzeli mazlumlar için sesimizi yükselttiğimiz gibi, 13 yıl boyunca Suriyelilerin çığlıklarına da dikkat çektik. Onların sesi ve nefesi olduk. 1 milyon insanın hayatını kaybetmesine ve milyonlarca kişinin vatanlarını terk etmesine yol açan zulüm, 8 Aralık devrimiyle birlikte sona ermiştir. Artık Suriyeli kardeşlerimiz, yeni bir dönemin kapılarını aralamıştır. Eli kanlı bir rejime karşı kazandıkları mücadeleyi, inşallah büyük bir başarıyla taçlandıracaklardır.
"SURİYE'DE İSTİKRAR KAZANILDIĞINDA TÜM BÖLGE KAZANACAK"
Körfez ülkeleriyle işbirliğimizi sürdüreceğiz. DEAŞ başta olmak üzere hiçbir terör türünün olmadığı, güvenliğin hakim olduğu bir Suriye vizyonunu destekleyeceğiz. Suriye’de sağlanan istikrar, yalnızca Suriyelilere değil, komşu ülkelere ve tüm bölge için kazanım olacaktır. Suriye’nin toparlanmasına katkı veren tüm kardeş ülkelere teşekkür ediyorum. Aynı ilkeleri paylaşan bölgesel ve uluslararası aktörlerle işbirliğimizi sürdüreceğiz.
"İRAN'LA NÜKLEER DOSYA DİPLOMASİYLE ÇÖZÜLMELİ"
İran ile ilgili nükleer dosyanın bir an önce diplomasi yoluyla çözüme kavuşturulmasını umuyoruz. Bölgenin yeni bir krize daha dayanacak durumu yoktur. Irak'ın istikrarı ve güvenliği bölgemiz için son derece önemlidir. Kalkınma Yolu projemizi bu bağlamda önemsiyoruz. Bizim için Orta Asya'daki kardeş ülkelerin barış ve refahı vazgeçilmezdir.
"TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ YENİ BİR BAŞLANGIÇ İSTİYOR"
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde yeni bir başlangıç ve vizyon arzuluyoruz. Bu vizyon, günü kurtaran değil, ortak geleceğimizi şekillendiren bir perspektif olmalıdır. Bunun gerçekleşmesi için Avrupa Birliği’nin de bizim kadar kararlı ve istekli olması önemlidir.
"2026'DAN İTİBAREN NATO ZİRVESİ ANKARA'DA GERÇEKLEŞECEK"
Bir güvenlik sağlayıcı ülke olarak Birleşmiş Milletler, NATO, AGİT ve Avrupa Birliği'nin operasyon ve misyonlarına katkı sağlamaya devam ediyoruz. 2026 yılında yapılacak NATO zirvesinin Ankara'da gerçekleştirilmesi planlanıyor. NATO müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerimizi birçok alanda güçlendiriyoruz.
Ata yurdumuz Orta Asya'daki kardeş ülkelerimizin barış, istikrar ve refahı bizim için vazgeçilmezdir. Türk Devletleri Teşkilatımız, yalnızca bölgesel bir çatı olmanın ötesine geçerek, küresel bir aktör olma yolunda ilerliyor. Balkanlar’da barış ve istikrarı sağlama çabalarımız yoğun bir şekilde devam etmektedir. Temmuz ayında başlattığımız Balkan Barış Platformu, bu yöndeki en güncel çabamızın örneğidir. KFOR komutanlığı görevini de bu yıl Ekim ayında üstleneceğiz.
"AFGAN KARDESLERİMİZİN YANINDAYIZ"
Afganistan’daki yönetimin, toplumun tüm kesimlerini kapsayıcı bir anlayış sergilemesi en büyük dileğimizdir. Uluslararası toplumun, Afgan halkını yeniden toparlanma sürecinde yalnız bırakmaması gerekir. Türkiye ve Türk milleti olarak Afgan kardeşlerimizin her zaman yanında olacağız.
Güney Asya’daki barış ve istikrarı korumak büyük önem taşıyor. Nisan ayında Pakistan ve Hindistan arasındaki gerilimde varılan ateşkesi memnuniyetle karşılıyoruz. İki ülke arasında terör ile mücadelede işbirliğinin önemine vurgu yapıyoruz. Keşmir meselesinin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde, Keşmirli kardeşlerimizin beklentileri doğrultusunda diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini destekliyoruz.
"ASYA ÜLKELERİYLE İLİŞKİLER ÖNEMLİ"
Afrika ile eğitimden sağlığa, altyapıdan ticarete kadar geniş bir yelpazede ilişkilerimizi güçlendirmekteyiz. Somali’nin terörle mücadelesine her türlü desteği sağlarken, insani yardım faaliyetlerimizi de sürdürüyoruz. Sudan’daki çatışmalar bizi derinden üzmektedir. Sudan’da akan kanın durması ve sürdürülebilir barışın sağlanması, uluslararası toplumun ortak sorumluluğudur. Bu konuda çabalarımız devam edecektir.
Büyük Göller bölgesi, yıllardır süren çatışmalardan fazlasıyla etkilendi. Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin doğusundaki çatışmaların çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Amerika'nın arabuluculuğundaki ve Katar'ın kolaylaştırıcılığındaki çabaları destekliyoruz. Batı Afrika’da, özellikle Sahel bölgesindeki terör faaliyetlerini endişeyle yakından takip ediyoruz. Tarihi bağlarımız olan bu halkların huzur ve istikrara kavuşması için mücadelemiz sürecektir.
İlhamını çift başlı Selçuklu kartalından alan Türk dış politikasında Asya ülkeleri ile ilişkilerimiz kritik bir strateji matrahı taşımaktadır. 'Yeniden Asya' girişimimizin bir parçası olarak, ASEAN başta olmak üzere bölgesel kuruluşlarla ilişkilerimiz giderek derinleşmektedir. Latin Amerika ve Karayipler bölgesiyle de dostane ilişkileri geliştirmeyi hedefliyoruz.
"DOĞU-BATI KORİDORU PROJESİ ÜZERİNDE DURUYORUZ"
Uluslararası ticaretteki artan korumacılık ve tedarik zincirlerinde yaşanan sıkıntılar, dünya ekonomisinde köklü değişikliklere neden oluyor. Mevcut zorluklarla başa çıkabilmek için dünya ticaretinin kurallara dayalı olarak reforme edilmesini destekliyoruz. Uygun, güvenli ve sürdürülebilir enerjiye erişimin, özellikle gelişmekte olan ülkelerin kalkınma hedefleri için vazgeçilmez olduğunu düşünüyoruz. Stratejik açıdan önemli Hazar geçişli Doğu-Batı orta koridoru projesini geliştiriyoruz. Modern ulaşım altyapımız ve Bakü-Tiflis-Kars demiryolu ile dünya ticaretine değer katıyoruz.
"2053 NET SIFIR EMİSYON HEDEFİNE ULAŞACAKSINIZ"
Çevre dostu bir gelecek inşa etme hedefiyle 2053 net sıfır emisyon hedefine kararlılıkla ilerliyoruz. Eşim Emine Erdoğan'ın himayesinde yürütülen Sıfır Atık hareketinin dünyada her yıl büyüyen, daha fazla insan ve kalbe ulaşan bir farkındalık haline gelmesi bizler için büyük bir mutluluktur.